Allahu Teala, lutfü ve keremi ile beni hakikat olmadığı halde hakikat gibi görünen şeylere i’tibar etmek hastalığından kurtardı. Böylece, hakikati arayanların dört kısma ayrıldığını gördüm:
1– Kelam âlimleri: Bunlar, rey, ya’ni düşünerek elde edilen hüküm ve istidlal, ya’ni delil ile anlamaya sahib olduklarını iddi’ ederler.
2– Batıniler: Bunlar, hakikatin ma’sum bir imamın ta’limi ile ya’ni bildirmesi ile öğrenilebileceğini, hakikatı ondan anladıklarını iddi’ edenlerdir.
3– Felsefeciler: Bunlar, mantık ve burhan, ya’ni kesin delil sahibi olduklarını iddi’a ederler.
4– Sufiler: Bunlar, tasavvuf ehli olup, Allahu Tealanın seçilmiş kulları, keşf ve müşahede sahibi olduklarını söylemişlerdir.
Kendi kendime dedim ki, hakkı arayanlar, bu dört grubun dışında olamazlar. Bu mesleklerin erbabı, hakikati arama yolundadırlar. Eğer, hakikat bu dört sınıf mensuplarının dışında ise, hakikate ulaşma ümidi kalmaz. Taklidi terk ettikden sonra, tekrar taklide dönmeye ümit ve imkân yoktur. Çünki, taklidin şartlarından birisi de, taklitçinin taklitçi olduğunu bilmemesidir. (Taklitçi olduğunun farkında bulunmamasıdır.) Taklitçi olan kimse, taklitçi olduğunu bilirse, onun taklit bardağı kırılır. Geride kalan parçaları, ateşte eritilip, başka bir kalıba dökülmedikçe, tekrar bardak haline getirilemez.
Bahsi geçen dört gurubun düşüncelerini ve özelliklerini dikkatle araştırmaya başladım. İlk önce, kelam ilmini, sonra felsefe yolunu, daha sonra batınilerin ta’limatını, en sonunda da tasavvuf ehlinin yolunu inceledim.